|
|
Gidip görmeden nasıl bir yer olduğunu kolay kolay tahmin edemediğim bir yerdi HongKong. Gökdelenleri, çin yemeklerini, elektronik eşyaları, sokak satıcılarını, sokak ışiklarını, zengin batılıları, çinlileri ve az da olsa fakir Çinlileri göreceğimi biliyordum. Tahmini zor olan bunların nasıl yanyana geldikleri idi.
Oldukça karışık bir geçmişi var HongKongun. Yüzyıllar öncesindeki savaşlar, anlaşmalara dayanıyor. Ünlü Afyon Savaşları sonrasında İngilizlerin ayrıcalıklı bölgesi haline geliyor ada ve daha sonraki dönemlerde ana karadan bazı toprakların da eklenmesiyle genişliyor. En son 1898 yılında yapılan anlaşma ile İngiltereye 100 yıllığına kiralanıyor ve süre 1998de dolduğunda ada özerk bir bölge olarak Çine bağlanıyor. HongKongun hemen yanında ise benzer bir şekilde Portekize ait olan Macau var. Macau ise 400 yıllık bir kira süresi sonrasında Çine bağlandı. 400 yıl süresince Ç in ve Portekizde yönetim şekilleri bile defalarca değişti ama sonuçta anlaşmaya sadık kalındı.
Bugün HongKong adı verilen bölge irili ufakli çesitli adalardan ve Kawloon yarım adasından oluşuyor. Resmen Çine ait topraklar olsalar da yönetimi özerk, para birimi farklı. Hatta anlaşıldığı kadarı ile HongKongda para basan bir merkez bankası da yok. Özel bankaların bastığı , mesela üzerinde HSBC (HongKong Shangai Banking Corporation) yazan HongKong dolarları kullanılıyor.
Şehir esas olarak iki kısımda toplanmış gökdelenlerin olduğu HongKong adası ve daha alçak yapıların olduğu Kawloon yarımadası. 8 Ejderha anlamına gelen bu ismin hikayesi de Çin tarihi ve kültürü ile içiçe. Yarımadaya gelip 7 tepeyi gören Çin imparatoru once buraya 7 ejderha adını veriyor. Tao inancına göre her tepenin altında bir ejderha uyuyor çünkü. Fakat imparatora yaranmak isteyen biri 7 değil efendim sizinle birlikte 8 deyince Kawloon adı veriliyor bölgeye.
Çok büyük bir ticaret hacmine ve çok önemli bir limana sahip HongKong. Doğu batı arasındaki deniz trafiğini Singapur ile bölüşmüş durumda.
HongKongu bir Istanbullu için ilginç kılan özelliklerden biri iki şehir arasındaki paraleliklerin fazlalığı. Kawloon ve HongKong arasındaki Çin denizi biraz daha geniş olsa da Istanbul Boğazını hatırlatıyor. Iki yaka arasında da sürekli eski, özgün tasarımlı vapurlar yolcu taşıyor. Kawloonun ara sokaklarında dolaşırken dil ve ırk farklı olsa da Eminönü, Mahmutpaşayı anımsamamak mümkün değil. Hatta elektrikli ve elektronik eşyaları da bu bölgelerde ki dükkanlarda, pasajlarda bulabiliyorsunuz, Doğubank misali.
Gerçi satılan yiyecekler ekmek arası balık, simit, dönere göre oldukça farklı. Burada daha çok ahtapot, istakoz, karides ve çoğunun ne olduğunu pek anlayamadığımız yiyecekler var.
Şehir merkezinin dışında ise Istanbulu çevreleyen ormanları, adaları, plajları buluyorsunuz. Biraz farklı olan; plajlardaki köpek balığı uyarıları ve köpekbalıklarının yaklaşmasını engellemek için denizin içine yerleştirilmiş ağlar.
Filmlerden hatırladığım HongKongun fakir kısmı, ise herhalde artık kalmamış. Eskiden tekne evlerde yaşayan fakir halkın bulunduğu Aberdeen bölgesi bugün turistlere son kalan 2 tekne evi göstermek için tekne turu satmaya çalışanlarla dolu bir liman. Son kalan tekne evlerin durumları da oldukça iyi. Anlaşılan sefalet görmek isteyen turistlerin başka yerlere gitmesi gerekiyor artık. Hong Kong biz turistlerin egzotizm arayışlarının çoğunu (yemek, karmaşa, mimari, kü ltür) karşılasa da sefalet arayışlarımızı karşılamıyor artık. Şehir oldukça zengin ve bu hemen her yerine yansımış.
HongKongun gokdelenler bölgesinde ise artık kültürden kopmuş bir bölgede buluyorsunuz kendinizi. Klimalı modern gökdelenler, alışveriş merkezleri. Hiç dışarı ç ıkmadan yaşayabileceğiniz büyük bir alan yaratılmış burada. Ofislerde çalışanlar takım elbiseleri, şık çantaları ve ayakkabıları ile koridorları, şık restoranları, McDonalds ve Starbucksları dolduruyorlar.
HongKong alışveriş yapmak isteyen turistleri çekmeye çalışıyor. Zaman zaman çok kötü, fırtınalı olabilen hava şartlarından da etkilenmemek için Her Havada Alışveriş Ağı (All Weather Shopping Network) kurmuşlar. Binalar, alişveriş merkezleri birbirlerine yer altından, yer üstünden bağlanmış ve böylece açık havaya temas etmeden otellere, alişveriş merkezlerine, lokantalara gidilebiliyor. Başka ülkelerde sadece bir kaç binada olduğunu gördüğüm bu durum, HongKongda o kadar büyük bir alana yayılmış ki çok şaşırıyorum.
Bu geçit komplekslerinden biri beni daha fazla şaşırtıyor. Uzaktan üzerinde büyük bir kalabalık gördüğümde önce eylem var zannediyorum. Daha sonra ise hippiler oturuyor diye düşünüyorum. Aklımdaki bir başka alternatif ise Pazar kurulmuş olması. Yakına gittiğimde gördüğüm yüzde doksanı kadın, çinli olmayan, koyu tenli binlerce kişinin yerde örtüler üzerinde oturarak çekirdek çitledikleri, kola içtikleri. Şehrin merkezinde, modern gökdelenlerin önünde böyle bir gorüntüyle karşılaşmak sarsıyor insanı. Daha sonra bu sırrı çözdüğümde ise içimdeki merak çok yatışmıyor. Şehirde çalışan çoğunluğu Filipinli bakıcılar, hizmetçiler izin günleri olan pazar günü burada buluşuyor ve piknik yapıyorlar.
Elektronik eşya cenneti HongKongta alışveriş yaparken çok dikkatli olmak gerekli. Boş çikan kutular, en önemli parçası eksik çıkan video kameralar anlatılan kötü anılar. Fakat herşeye rağmen elektronik eşyalar Türkiyeye, hatta Amerikaya göre daha ucuz fiyatlarda satılıyor.
Bunun dışında ise Çin yemekleri dışında oldukça pahalı bir şehir HongKong. Kawloon’dan metro ile HongKong’a gitmek için bindiğiniz metroya bile 2 durak için 2 USD civarında bir ücret ödüyorsunuz. Alı?veri? konusu da dü?ünüldu€ünde cebinize biraz para alıp gitmenizde yarar olan bir ?ehir HongKong.
© 2003 Rüçhan Ziya
FOTOĞRAFLAR PHOTOS |
YAZILAR ARTICLES |
|
Fiyatlar - Sipariş | ||
Copyright 2003 © Rüçhan Ziya RZiya@RuchanZiya.Com *Sitede yayınlanan resim/yazıları satın almak veya yayınlamak içın ba€lantıya geçin. |