Yazılar / Articles:
Git / Goto:

Nepaldeydim

Nereden geldi aklına Nepal'e gitmek diye soranlara verdiğim yanıt Katmandu oldu hep. Katmandu, mistisizmin zirvelerinden biri. Hippilerin, çiçek çocukların zamanının başkenti.

Benim dikkatimi ZAZ ekibinin ünlü Uçak filminde de çekmişti. Filmin başları. Uçak henüz kalkmamış. Havaalanında danışma (information) ofisi. Insanlar gelip sorular soruyorlar ve yanıtlarını alıyorlar.

- Karımı mutlu edecek miyim?

- Hayır

- Nepal'in başkenti?

- Katmandu.

Bir hikayeye göre "Cat can do, man can't do" nun halk arasında soylene söylene aldığı isim. Kutsal vadi. U2'ya göre ise, "Where the streets have no name!"

Nepal ilk önce ürkütüyor insanı, havalanından çıkar çıkmaz üzerine gelen insanlarla, dar yollarda kural tanımadan ilerleyen arabalarla, bidsikletlerle, motorlarla ve kalabalığıyla. Ama hemen alışıyorsun bu dünyaya İlk şoku atlattıktan sonra kalabalığın içinde sende kolay hareket etmeye başlıyorsun. Sanki Eminönü'nde Tahtakale'de yürüyor gibisin. Gerçi burada işin biraz daha zor çünkü burası Katmandu ve burada caddelerin sokakların isimleri yok.

Nepalde bir sure geçirdikten sonra farkettiğim Katmandu dışinda ilgimi çeken çok şey olduğu. Hatta Katmandunun gölgede kaldığı. Teknolojinin ve modern hayatın çok az etkilediği doğanın el değmemiş bölgeler Himalayalar, vahşi hayatın Bengal kaplanları, tek boynuzlu gergadanlar gibi az bulunan örneklerine rastlayabildiğin vahşi ormanlar, Himalayaların soğuk ve yüksek doruklarından gelen azgın nehirler ve tabi ki buralardaki insanlar, kültürler, inançlar, yaşantılar.

Katmanduyu gölgeleyen bunca şeye rağmen Katmandu benim için farklı bir yere sahip. Çünkü Katmandu geleni hemen benimsiyor ve kendisinin bir parçası yapıyor. Şehire geldikten ve eşyalarımı otele bıraktıktan hemen sonra sokaklarda dolaşmaya başlıyorum ve birkaç dakika sonra sanki yıllarca bu şehirde dolaşmış gibiyim. Sokaklardaki kalabalik herşeyi yuttuğu gibi beni de yutuyor. Katmandu’da kimliğimi yitirip kaos’un bir parçası olarak yeniden doğuyorum sanki.

Bu yüzden ne zaman Katmandu’dan ayrılıp geri dönsem, Katmandu’yu gölgede bırakacak etkileyicilikte yerlere gitmiş olsamda Katmandu’ya geldiğimde içimi bir rahatlık sarar. Artık bildik topraklardayım, buradaki kaos’ta benimde yerim var, Katmandu’dayım. Bunu insana veren şehir azdır. Belki de başka yoktur.

Nepale hemen hemen her gelen Himalayaları görüyor. Bunun için çeşitli seçenekler var vakti kısıtlı parası çok olanlar uçak, helikopter, balon turlarını tercih ederken, vakti bol olanlar ise dağlarda yürüyüşü, moda adıyla trekking, tercih ediyor. Nepal’in bana önemli bir katkısıda “trekking”’in aslında benim bildiğim ve yaptığım bir şey yani yürümek olduğunu öğretmesi oldu. Dağlarda harcamak istediğiniz zaman bağlı olarak ister günübirlik, ister 5 günlük isterseniz yillarca sürecek yürüyüşler planlayabilirsiniz. Nepalde 1960’li yıllara kadar motorlu araç yolları olmadığından yerleşim yerlerini birbirine bağlayan dağ yolları, patikalar hala kullanılır durumda ve tüm ülkeyi bu yolları kullanarak gezebilir, Himalayaları aşabilirsiniz. Bu durum ilk zamanlarda dağcıları oldukça yormuş. Everest’e Annapurna’lara ve diğer zirvelere tırmanmak için ülkeye gelen dagcılar içın macera hemen hemen Hindistan sınırından başlıyormuş. Şimdi ise ana kamplara kadar köylerde sıcak çayınızı veya soğuk kolanızı yudumlaya yudumlaya “trekking” yapmak mümkün. Çok popüler olan Himalayalarda trekking ülkenin çehresini değiştirmiş. Hükümet yürüyüş yollarını turizme uygun hale getirmiş. Köylerde ister köy odalarında kalabilir ister de çadır kurabilirsiniz. Yiyecek içecek fiyatları da sabitleştirilmiş. İster menüden seçin hazırlansın ister de mutfağı kullanarak siz pişirin. Her şeyin bir fiyatı var.Böylece turizm köyler için ek bir gelir kaynağı olmuş. Bu sayede yanınıza sınırlı eşya alarak köyden köye yürüyebiliyorsunuz.

Biz yürüyüşe 2 turist asıl ekip ve 1 rehber ve 1 hamaldan ouşan destek ekibimizle çıktık. 2. kişi tesadüf eseri aynı günlerde Nepal’e seyahete gelen ve tesadüf eseri tanıştığım bir başka Türk Barış’tı. Toplam 5 gun planladığımız yürüyüşü biraz zor da olsa 4 günde tamamladık. İlk günler kaslarımız alışana kadar ayağında lastik terlikler ile iki sırt çantasını hoplaya zıplaya taşıyan hamalımızın yanında oflaya puflaya yüreyen tezat bir yürüyüş ekibi olmuştuk. Dağlarda hayat çok sessiz ve sakin. Dağların yeşilliği, tepeler bana Karadeniz bölgesini hatırlattı. İnsanlar ve hayat doğaya uyuyor olmalı ki çok tanıdık geldi.

Annapurna bölgesinde geçen bu 5 gün boyunca günde 6-7 saat yürüdük. Sabah çok erken kalkıyor. 2-3 saat yürüyor, öğlen mola veriyor sonrasında konaklayacağımız yere kadar tekrar yürüyorduk. Planı önceden yapmamıza rağmen sonradan değiştirdik. Köyler genellikle birbirinden 1/2 – 1 saat uzaklıkta olduğundan herhangi bir plan yapmak da çok gerekli değil. Dağlarda her köyde elektrik yok. Özellikle az turistin geldiği ve huzuru daha fazla olan yerlerde hava karardıktan sonra genellike yatılıyor. Böylece her sabah Himalayaların üzerine doğan güneşi, güneşin ilk işıklarını görebiliyorsunuz. Gerçi şehirlerde de durum çok farklı değil. Kathmandu’da da hemen hemen her yer saat 10:00 civarında kapanıyor. Beş yıldızlı eğlenceler ve kumarhaneler dışında açik olan 1-2 bar var.

4 gün boyunca Annapurna South ve zirvelerinin etrafında yürüyoruz.. Machhapucchre bu zirveler içinde en fotojenik olanı. Zirve bir balık kuyruğunu andırıyor. Diğer zirveler daha yüksek olmasına rağmen bizim yaklaştığımız açıdan en yüksek görünen zirve. Ayrıca kutsal sayılması nedeni ile zirve tırmanışına izin verilmiyor. Dunyada insanın ayak basmadığı az sayıda yerlerden biri yani. Yürüyüşumüzün sonunda 3500m yükseklikte 7 zirveyi birden gorebildiğimiz Poon Hill’e geliyoruz. Burası en popüler yürüyüş hedeflerinden biri. Sabah güneş doğmadan önce tüm turistlerle birlikte ben de uyanıyor ve zifiri karanlıkta 45 dk süren bir tırmanış sonrasında Poon Hill’e varıyorum. İnsanın kanını donduran bir soğukta güneşin doğuşunu ve zirveleri fotoğraflıyoruz hep birlikte.Eldivenim olmadığından üşüyen parmaklarım deklanşorü hissedemiyor bir türlü. Manzaranın güzelliğini güneş doğduktan sonra anlıyoruz. Kırmızı çiçekleri ile Rhododendron agaçları arkalarında karlı Himalayalarla birlikte unutulamayacak manzaralar sunuyorlar bize.

Himalayalarda yürüyüş sonrası Pokhara gölü üzerinde küçük bir tekne üzerinde tembellik ederek geçirilen bir gün de bize vahşi Nepal’i keşfetmek için gerekli enerjiyi sağlıyor. Karlı Himalayalardan sonra şimdi vahşi hayata, ormana gidiyoruz. Buradaki seçimimiz de gene listelerin en üstündeki isim Chitwan Milli Parkı. Chitwan dışında başka parklarda var ama en çok vahşi hayvanın burada olduğu söyleniyor. Fillerin üzerinde yaptığımız safari ilk başlarda çok keyif veriyor, hatta bir gergadanı takip ederken üzerimize gelen ağaç dallarından korunmaya, filin üzerinde düşmeden kalmaya, fotoğraf makinasını düşmekten ve zarar görmekten korumaya, aynı zamanda gergedanı görmeye, ışık almayan agaçlar arasındaki bir karaltıyı netleyip, fotoğrafını çekmeye çalışırken oldukça heyecanlı da oldu. Fakat vahşi hayvanları görebilmek biraz da şans. Biz fil safari sırasında pek bir şey göremedik ama kuşları görmek için yaptığımız yürüyüş sırasında aradığımız heyecanı fazlası ile bulduk.

Afrika’da ciplerin içinde silahların korumasında yapılan safarilerle karşılaştırıldığında bizim Kuş yürüyüşüne Türk usulü safari demek mümkün. İcinde Bengal kaplanı, jaguar, gergadan, ayı, yaban domuzu vb bulunan ormanın içinde elinde sadece bir sopa bulunan kılavuzunuzun arkasında yürüyorsunuz. Size anlattığı gergedandan zigzag çizerek kaçın, kaplanın gözüne bakarak yavaş yavaş geri adım atın uyarılarını vahşi hayat ile karşılaşana aranızda sadece bir kaç metre, bir kaç çalı, dal olduğunu görene kadar uçaklardaki oksijen maskeleri zannediyorsunuz. Oldukça hareketli geçen bir yürüyüş sonrasında ekip 5-6 yaban domuzu, kavga eden 2 gergadan, avladığı ve yarısını yediği geyiğin diğer yarısını yemek isteyen bir kaplan görüyor. akşam rehberin söylediklerinin Türkçeye “Abi, filler yanımıza gelmese

Nepal’de popüler aktivitelerden biri de Türkçe’sini bilmediğim rafting. Ülkede bu sporun yapıldığı çeşitli zorlukta ve uzunlukta çok sayıda nehir var. Tibet topraklarınan doğup Himalayaların karlı doruklarından inen Bote Koshi nehrinde botumuzu hızla akan sığ ve soğuk suyun üzerinde kayaların arasından, üzerinden geçirmeye çalışarak 2 heyecanlı gün yaşıyoruz. Bir dahaki sefere kano “kayaking” yapmaya kararlı olarak ayrılıyorum raftingten. Botumuzun yanında güvenlik amacıyla gelen kayakçılar çok daha heyecanlı bir iş yapıyorlar çünkü. Gerçi vücutlarının sadece belden yukarısını kullanmaları sonucu bacakları biraz çarpık kalmış bu insanların. Genelde kanonun içinde otururken son derece iri yarı gözüküyorlar. Kanonun dışına çıktıklarında ise bakıyorsunuz bacakları çırpı gibi.

Yukarıda anlatılanlara, “trekking”, “safari”, “rafting”, baktığımda sürekli hareket ve hızlı bir yaşantı görüyorum. Belki Nepal’i böyle yaşayıp böyle algılamak da mümkün olabilir tabi. Bu aktiviteleri zenginleştiren insanlarla yaptığın sohbetler, sana herşeye iyi gelen “Tiger Balm” satmak isteyen çocuklar, Budist ayinlerine katılan Hindular, hayatın tam merkezinde olan bir yaşama duygusu.

Nepal bunlar dışında yapılacak pek çok başka faaliyet var. Benim farkına vardıklarım dağcılık eğitimi alarak 6000 metre üzerindeki bi zirvelere tırmandığınız programlar, dağ bisikleti ile gezilen yollar,golf sahaları, kumarhaneler oldu. Deniz dışında aklınıza gelebilecek herşey var Nepal’de. İlla ki su istiyorum derseniz göllerle, nehirlerle idare etmeniz gerekecek.

Ben uç faaliyeti yeterli buldum ve vaktimi daha çok şehirlerde kasabalarda dolaşarak geçirdim. Hindistan’a yakınbir mimari bulacağımı düşündüğüm Nepal’de tamamen farklı daha çok uzakdoğu Çin mimarisinin çok çatılı izlerini bulmak beni şaşırttı. Benim en çok beğendiğim Katmandu’ya 30dk mesafede Bhaktapur oldu. Katmandu’ya göre çok daha küçük bir şehir Bhaktapur. Giriş ucretli. Daha az turist daha çok tapınak, saray var. Yerleşim yeri olarak da Katmandu’dan daha eski.

Eski binalar ve tapınaklar genelde şehirlerin her yanına dağılmış durumda. Zaten Katmandu vadisi içındeki üç şehir Katmandu, Patan ve Bhaktapur birbiri ile birleşmiş durumda. Vadiye yerleşim mahalleler şeklinde olmuş. Ve zaman içinde bu mahallaler birbirleri ile birleşmiş ve şehirler oluşmuş. Bu yüzden sokaklar labirenti andırıyor. Bu şehirlerin eski hallerini en iyi anlamanın yolu Patan’da evlerin tapınakların arasından, avlularından geçen daracık yer yer bir insandan fazlasını geçirmeyecek kadar dar bir yol. Bu yol hala açık ve kültürel bir miras olarak korunuyor.

Şehirlerde en önemli yerler bizdeki Sultanahmet meydanına karşılık gelen Durbar Square’ler. Durbar saray anlamına geliyor ve bu meydanlarda saraylar çevre binaları ve tapınaklar var. Katmandu Durbar Square son derece keyifli, hayatınızı sadece oturup etrafı inceleyerek yaşayabileceğiniz bir yer.

Bu meydanlar ve Nepal’de göreceğiniz diger pek çok tapınak, bina UNESCO tarafından “Dünya Kültürel Mirası” olarak ilan edilmiş. Bazı tapınaklar örneğin Pashupatinath, Buda’nın doğum yeri Lumbini, Sita’nın (Ünlü Hint epik masalı Ramayana’nın kahramanı) doğum yeri Janakpur, çok kutsal olarak kabul edilen ve sürekli hacıların ziyaret ettiği yerler. Pashupatinath tapınagının arkasındaki kutsal Bagmati nehri kenarında da ölüler Hindu inanışına uygun olarak yakılıyor ve külleri nehire atılıyor.

Nepal’de en çok Hindular ve Budistler var ve dinler, inançlar Nepal’de birbiri ile karışmış durumda. İlk zamanlarda dine olan yaklaşımı anlamakta güçlük çektim. Hinduizm ve budizm birbiri ile içiçe geçmiş durumda. Nepal Tibet ve Hindistan’ın arasında kalarak iki dini sentezlemiş. Hinduların aynı zamanda Budist sembollere en az kendi sembolleri kadar saygı gösteridiklerini görünce ilk düşüncem “Olmaz boyle şey, bilmiyorlar, yanlış yapıyorlar” oldu. Sonra ise farkettim ne kadar barişcı, insani bir yaklaşım oluğunu. Japonya’da birden fazla dine inanlar vardı. “Ben Şintoist, Budist ve Hristiyanım” diyorlardı. Burada ise “Ben Hindu’yum” diyor fakat Budist heykellerin önünde dua ediyorlar. Anlamak daha zor. Japonyada insanlar birbirini dışlayan dinlere inanıyorlar ve bu inançlarını da birbirinden ayrı tutuyorlardı burada ise önemli olan senin algılaman ve sentezin.

Budist nufus daha çok Himalayalarda ve arkasında ki bölgede yaşıyor. Fakat Tibet’in Çin’e bağlanmasından sonra yaşanan göç sonucu Tibet’li göçmenler şehirlerde de artmaya başlamış. Katmandu’da ve diğer şehirlerde çeşitli manastırlarda ve bölgelerde Tibet Budizmi yaşamaya devam ediyor.

Katmandu eski hippi dönemlerinden çok uzak artık. Hippilerin yerleştiği “Freak Street” heyheyli günlerinden çok uzakta. Bugünlerde turistler daha çok bizdeki Beyoğlu’nu andıran Thamel bölgesinde bulunuyorlar. Burada pek çok otel, batı damak zevkine uygun restoranlar ve yüzlerce turizm acentası var. Hemen hemen hepsi sizin için herşeyi organize edebilir ayarlayabilir. Yolunuz düşerse pazarlık etmeyi hem de çok pazarlık etmeyi unutmayın. Daha fazla para için her konuda (kur, uçak bileti, mesafe, gün, yemek ...) yalan söylemek bu insanların mesleklerinin bir parçası. Yalnış olan bir konunuin doğrusunu bildiğinizi söyleyince de gülümsüyor beni yakaladın diyor ve başka bir konuda yalan söylemeye başlıyorlar. Bu sayede de size doğru, yanlış, değer yargıları, algılama konularında düşünmek için fırsat çıkıyor.

Yemek, içmek Katmandu içindeki restoranlara rağmen sorun olabiliyor. Özellikle et ile beslenmeye alışmışsanız Katmandu’da sokakta açıkta çalışan kasapları görünce beslenme rejiminizi en azından Nepal’de kaldığınız süre içinde değiştirmeyi düşünebilirsiniz. Sağlığınız için duşünmeniz gereken bir başka konu da su. Çeşme suyunu kaynatarak ve klor tabletleri ile temizleyip içebilirsiniz. Veya sadece şişe su satın alırsınız. Katmandu’da sıkıntı çekmeniz biraz güç. Hemen herşeyi bulmanız mümkün ve buna “Evian”da dahil.

Trafik ve ulaşım alışmakta güçlük çekilen konulardan. En zor olan korna sesi. Korma sesini bir küfür, aşağılama, çekilsene önumden nidası olarak algılayan ben, korna’yı bir varoluş biçimi olarak kabul etmekte zorlandım. Bir şaka zannetmiştim önce araçların arkasında yazan “Lütfen Korna çalın” yazısını. Nepal’de araç kullanmanın birinci koşulu korna çalmak çünkü. Uzun yollarda seyir halindeki bir araç bir başka aracı gördüğü anda (mesafe önemli değil) korna çalmaya başlıyor ve bu araç gözden yitene dek devam ediyor. Şehir içinde ise dar, çukurlu yollarda şerit işaret gözetmeksizin seyir halinde bulunan eski, aynaları sinyalleri olmayan, gelen ve gidenin birbiri içine geçtiği araçların çıkardığı sesler bir süre sonra duyulmaz oluyor. Dikkat etmek gerekn bir başka noktada önünüzdeki aracın herhangi bir sebeble (Manzara seyretmek, tuvalet ihtiyacı, lastik patlaması) veya sebepsiz durabileceği ve sizin de bu aracın arkasında durmanızın beklendiği tabi yol müsait ise geçebilirsiniz. Ama dikkat edin daracık virajdan bir kamyonu sağlayan (Nepal’de trafik soldan akıyor) bir başka kamyon çıkabilir. Bu durumda da ne durana ne de karşıdan gelene sinirlenmenizin bir anlamı yok. Biraz sıkışır geçersiniz veya biri biraz geri gider.

Araçlar oldukça eski ve yollar alıştığımız gibi değil. Pokhara – Katmandu arasındaki 200 km yol yaklaşık 7 saat sürüyor. Araçlar konusunda unutamayacağım ise çift lastikli otobüsümüzün patlayan lastiğini değiştirdikten sonra benim “Bu lastik galiba farklı, daha büyük baksanıza yanındaki lastik yere bile değmiyor” uyarıma aldığım. “Yok aynı, bu yeni o yüzden” cevabıydı.

Nepal’de en son yaşanan olaylara (Bir önceki hükümdar ailesinden bir kızla evlenmesine izin verilmeyen prensin kraliyet ailesini ve kendisini öldürmesi) gelirsek de basına yansıdığı şeklin doğru olup olmadığını bilmiyorum ama bana hatırlattıği bir kaç şey oldu. İlki Nepal’de evliliklerin genelde ailelerin ayarladığını anlatan Nepalli arkadaşlarım. Nepal’de yaşanan tezat manzaralar (Fransız Evian - klor tabletine karşı), Türkiye’deki üçüncü sayfa haberleri.

Rüçhan Ziya, Copyright 2001

RZiya@RuchanZiya.Com

Ne zaman gidilir: En uygun zamanlar musonların sonrası (Eylül – Kasım) ve öncesi (Şubat- Mayıs). Kış aylarında da çok yükseklere çıkmadan dağlarda yürüyüş yapmak mümkün. Yaz aylarında da muson yağmurlarını almayan Mustang, Dolpo gibi bölgelere gidilebilir.

Nasıl gidilir: Ençok tercih edilen yöntem Katmandu’ya havayolu ile gitmek. Türkiye’den doğrudan uçuş yok. İkincisi ise Hindistan’dan karayolu ile gitmek.

Ne almalı: Eğer trekking malzemeniz yoksa bunları Katmandu veya Pokhara’dan uygun fiyatlara temin edebilirsiniz. İlaçlarınızı unutmayın. Cep telefonunuzu almanıza gerek yok. Türk operatörlerin Nepal GSM operatörü ile anlaşması Mart 2001 itibarı ile yoktu.

İletişim: Nepal’de umumi telefonlar (telefon kulübeleri) yok. Thamel’de çeşitli dükkanlarda dakika hesabı ile telefon etmenize izin veriyorlar. Turkiye için fiyatı ya özel sormanız gerekiyor ya da en pahalı bölgede. Fakat Katmandu ve diğer şehirlerde adım başı bir internet cafe var ve fiyatları çok uygun. Erişim yavaş olsa da çok daha verimli oluyor. Benim tavsiyem web temelli bir posta adresi edinip öyle yola çıkmak. Ve temel haberleşme aracı olarak e-mail kullanmak. Bilgisayar kullanmayanlara da TV üzerinden Internet kullanımını tavsiye etmek.

İlginç: Nepal’le saat farkı 3 saat 45 dk.

Internet Adresleri:

Nepal Photos
FOTOĞRAFLAR
PHOTOS

İLK SAYFA
HOME PAGE

YAZILAR
ARTICLES
 
 Fiyatlar - Sipariş  
 Copyright 2003 © Rüçhan Ziya
RZiya@RuchanZiya.Com

*Sitede yayınlanan resim/yazıları satın almak veya yayınlamak içın ba€lantıya geçin.
*Please contact if you are interested in publishing/purchasing articles or images on the site.