Yazılar / Articles:
Git / Goto:

TİBET'TE BİR YABANCI

1950'lerdeki Çin müdahalesi ve kültür devrimi Tibet için pek Çok şeyi değiştirmiş olsa da, ağaÇ dahi yetişmeyen bu topraklar eşine az rastlanan bir inanÇ biÇimine ev sahibi olmayı sürdürüyor.

Himalayaların arkasında hemen hemen herkesten, her şeyden uzak bir ülke Tibet. Bu nedenle Tibet'liler uzun süre dış dünyadan uzak, inanÇları ile baş başa kalabilmişler. Ancak Tibet günümüzde artık eskisi kadar yalnız değil, 1950'lerdeki Çin müdahalesi ve kültür devrimi Tibet için pek Çok şeyi değitirmiş. Ruhani ve politik lider Dalai Lama yıllardır sürgünde ve ülkesine gidemiyor...

Hayalimdeki Tibet, birbirinden neredeyse sonsuz uzaklıkta binlerce merdiven yüksekliğinde manastırlar ve bu manastırlarda, dünyadan el etek Çekmiş rahiplerden oluuyordu. Ama gördüm ki hayalim hem eksik, hem doğru hem de tamamen yanlışmış.

 

Gitmek
Tibet'e gitmenin ilk adımı gidebilme iznini almaktan geÇiyor. Çin, turistlerin Tibet'e gitmesine 1985'den sonra izin vermeye başlamış. Fakat gerekli olan izinleri, vizeleri almak için kararlı olmanız gerekli. Bürokratik engelleri aşmayı başardıktan sonra da Himalayaların arkasında "Dünyanın Çatısı" olarak adlandırılan, ortalama yüksekliğin 5000m olduğu plato'da, azalan oksijene rağmen nefes almayı, geceleri Çok düşen ısıda uyumayı, espresso bulamamayı, tamamen yabancı olduğunuz bir kültür ile karşılaşmayı göze almanız gerekiyor.

Katmandu'dan Lhasa'ya uÇak yolculuğu yaklaşık bir saat sürüyor. Gözünüzü ayıramadığınız Himalayalar, bu yolculuğu olduğundan da kısa hale getiriyor. Dünyanın en yüksek noktası Everest'i uzaktan da olsa görmek büyük heyecan veriyor. Daha sonra dönüşümü karayolu ile yapacağımdan Everest'i Çok daha yakından görme şansım olacak. UÇak Himalayalar'ı aştıktan sonra Çok farklı bir coğrafya ile karşılaşıyorsunuz. Kel tepeler, Çorak vadiler arasındaki Çok geniş yataklarda akan, Çok sayıda kola ayrılıp, birleşen yeşil renkli Lhasa nehri, sanki bir kova yeşil su Çöle dökülmüş ve yayılmış gibi görünüyor.

Havaalanı, Tibet'in başkenti Lhasa'dan 2 saat uzaklıkta. Lhasa'ya ulaşmak için üzerinde hiçbir şeyin olmadığı tepelerden, taştan yapılmış küÇük kalelere benzeyen evlerden oluşan köylerden geÇiyoruz.

Kalmak
Lhasa'ya varıp, otele yerleştikten sonra hemen Çevreyi keşfe Çıkıyorum. Sıcak bir şeyler içmek için girdiğim, kapısı kumaştan lokantada iki tür Çay sipariş ediyorum test etmek için. Birinin Çince bir ismi var ve bazı bitki ve meyvalar ile yapılıyor. Diğeri ise tereyağı, sıcak su ve tuzdan oluuyor, iÇmek için yüksek toleransa ihtiyaÇ var.

"Biz dostuz. Barış için geldik."

"May the force be with you!"
Jokhang Temple'ın önüne geldiğimde kendimi başka bir gezegende hissediyorum. George Lucas'ın Yıldız Savaşları filmi için yarattığı gezegen ve kültürlerden birinin içindeyim sanki. önce neden bütün insanların sürekli üzerime geldiklerini anlayamıyorum. GerÇeği bir süre sonra fark ediyorum. Herkes tek bir yönde yürüyor, Çünkü Budist tapınakların Çevresinde saat yönünde yürünüyor. Ancak tapınağın içinde bunu yapmak benim için anlaşılır bir şey olmasına rağmen, bu ritüelin tapınağın Çevresindeki yollara, hayata taşınmış olması beni gafil avlıyor.

Yüzlerce, binlerce insan tapınağın çevresinde aynı yönde dönüyorlar. Çevrelerinde de Lhasa'nın en büyük pazarı kurulmuş durumda. Her şey yabancı "alien"; Çok renkli kıyafetler, saÇlarına renkli ipler takmış erkek ve kadınlar, altın ve firuze saÇ süsleri, ham deriden tek parÇa giysilerini tek kollarını dışarıda bırakarak giyenler, ellerinde dua Çemberleri ile yürüyenler, ellerini havaya kaldırıp secdeye varanlar, kendilerini yere atarak secdeye varanlar, ellerine ve dizlerine taktıkları tahtaların secdeye yere Çarparak Çıkardıkları sesler... Bütün bunlar içinde en tanıdık gelen ise turuncu ve kırmızı giysileri, kazınmış saÇları ile Budist rahipler...

Gökyüzünde iki tane güneş görsem şaşırmayacağım. HiÇbir yerde bu kadar yabancı "alien" hissetmemiştim kendimi. önce Çin hükümeti bana "Alien Travel Permit" vererek farklılığımı resmileştirdi. Şimdi de ben ne yapsam, elimi cebime atıp bir şey Çıkarsam, haritaya, kitaba bakmaya başlasam, Çevremde hemen kalabalık bir Tibetli grubu oluşuyor ve ayak uÇlarında yükselip, kafalarını uzatarak ne yaptığımı görmeye Çalışıyorlar.

Ertesi gün sabah Potala Sarayına gidiyorum. "Tibet'te 7 yıl" filmini izleyenlerin hemen hatırlayacağı, Tibet'in en ünlü sembollerinden biri olan Potala Sarayı, kışlık saray olarak kullanılmış. Sarayda kırmızı binalar dine, beyaz binalar ise siyasi iradeye ayrılmış. Sarayın sadece bir kısmı ziyaretÇilere aÇık. Tibet'deki tüm diğer yapılar gibi 1951'de Çin ordusunun girmesi ve 1958 yılındaki kültür devrimi sırasında oldukÇa zarar görmüş. Bu yüzden bir kısmı kapalı. AÇık olan bölümler de eskisi gibi değil. Çoğunlukla restore edilmiş. Şu an saraya az sayıda rahip bakıyor. Saray eski fotoğraflarından oldukÇa farklı görünüyor, Çin hükümeti devrim kutlamaları için sarayın önündeki gölü doldurarak bir meydan haline getirmiş.

Tibet'lilerin saraya girişleri, hatta sarayın çevresinde dolaşmaları bile sınırlandırılmış. Sarayın içinde eski Dalai Lama'ların tahtları, küllerinin saklandığı lahitler bulunuyor. Altın ve gümüş tüm ayrıntılarda ÇokÇa kullanılmış. Sarayı gezerken bir Çin askeri sürekli bizimle birlikte dolaşıyor, bu sırada da adak olarak getirilmiş yiyeceklerden atıştırıyordu. Bizimle olmasını turistleri ("alien") ve rehberi kontrol etmek istemesine baladık.

Tibet'te Dalai Lama'nın resimleri yasak. Fakat buna rağmen turistler, sınır dışı edilmeyi de göze alarak, Dalai Lama'nın resimlerini halka dağıtıyorlar. "Tibet'te 7 yıl" filminden ve Dalai Lama'nın "Gidin ülkemi görünı" Çağrısından sonra bu tip olaylar sıklaşmış. Gittiğim yerlerde insanlar benden de resim istediler. Pek Çok kişi ölmeden önce politik ve ruhani liderlerinin en azından bir resmini görmek istiyor.

 

YükseldikÇe zorlaşan yaşam
Saray'ın duvarları, dışarıdaki soğuğu mümkün olduğu kadar izole etmek için 4 m kalınlığında yapılmı. Başka herhangi bir ısınma aracı kullanılmıyor. Bunun nedeni de Tibet'in 5000 m olan ortalama yüksekliğinde hiÇ ağaÇ yetişmemesi olabilir. Çin yönetiminden önce kömür madenleri gibi hiÇbir doğal kaynak kullanılmamış. Şimdi kömür madenleri işletiliyor ama Tibetliler bunu doğanın dengesini bozmak olarak görüyorlar ve son yıllarda olan depremleri, yer kaymalarını, selleri buna bağlıyorlar.

Lhasa'nın bir adı da "Güneli Şehir". Yılın yaklaşık 200 günü güneşli geÇiyor. Himalayalar 8848m'ye varan yükseklikleri ile bulutlara karşı bir duvar oluşturuyor. Fakat güneş havayı ısıtamıyor veya ısıtsa bile Çok ince olan atmosfer Çabuk soğuyor.

Isıtmanın olmaması en Çok bu iklime, bu yüksekliğe alışık olmayan yabancıları zorluyor tabi ki. Kaldığım yerler içinde bir tek Lhasa'da elektrikli battaniye vardı, bunun dışındaki yerlerde -20 dereceye kadar düşen hava şartlarında gecelemek zorunda kaldım.

Soğuk dışında, yükseklikle birlikte azalan oksijen de geceleri zorlaştırıyor. Vücut yeterli oksijeni alabilmek için daha hızlı nefes almaya Çalışıyor ve bunun sonucunda hızlanan kalp atışları ile birlikte uyanıyorsunuz. 4500m'nin üzerinde geÇirdiğim geceler, en uzun gecelerimdi.

 

Arayışın Zirvesinde
Lhasa'da en Çok Jokhang Tapınağı'ndan etkilendim. Yüzyıllardır ayakta olan bu tapınakta Buda'nın hayatta iken yapılmış heykellerinden biri duruyor. Ben de en huzurlu saatlerimi şehri, Potala sarayını ve yüksek tepeleri gören bu tapınağın Çatısında güneşin altında oturarak geÇirdim. Tapınağın Çevresindeki, inanÇları dışında hiÇbir şeye sahip olmayan bu insanlar beni Çok etkiledi. ınancın varması gereken nokta belki de başka herhangi bir şeyin öneminin kalmaması...
Tibette hayata bakışın farklılığı yüzünüze Çarpıyor. Bir budist tapınağında izlediğim bir ayin için 30 - 40 kadar rahip tapınağın ana salonunda toplandılar ve şarkı söylemeye başladılar. Beni şaşırtan bu rahiplerin bir kısmının ayine katılırken, bazılarının aralarında konuşması, bazılarının uyuklaması, hatta dışarı Çıkıp geri gelmesi oldu. Müslüman veya Hıristiyan ayinlerinde görülen disiplin ve zorlama, burada yoktu. Dinin yanında hoşgörü de hayatlarının bir parÇası. Kökten dinci yaklaşımlarda görülemeyecek bir hoşgörü.... öyle ki herkes saat yönünde yürürken, biraz zor da olsa aksi yönde yürüyebilir ve bu insanların yüzlerinden eksik olmayan gülümsemeyi daha rahat görebilirsiniz.

1951 öncesinde Tibet'te insanların yaklaşık %30'u rahipmiş. Geri kalan insanlar da rahipler için, daha doğrusu inanÇları için Çalışıyorlarmış. Bunun dışında başka bir şeye ihtiyaÇ duymuyorlarmış. Rahiplerin görece daha rahat, barınma ve yiyecek kaygısı taşımadan yaşıyor olmaları, sayılarında da artışa neden olmuş. Bugün ise Tibet manastırlarındaki rahiplerin sayıları Çin hükümeti tarafından kontrol ediliyor. Rahip kadroları manastırı ayakta tutmaya yetecek sayılarda sınırlandırılıyor.

Budizm, Şudizm
Fakat ruhsal olarak huzura adanmış bu yaşam biÇimine karşın, aynı dine hatta aynı mezhebe mensup rahipler arasında güÇ kavgaları da eksik olmamış. Drepung Manastırı'nda gördüğüm, bundan 100 yıl öncesindeki manastırlar arası savaşlar sırasında kullanılan silahlar, bugün tamamen barış ile ilişkilendirilen Budizm'in geÇmişte farklı olduğunu, bugün istenildiği gibi yorumlandığını düşünmeme neden oldu. Gene bu manastırda rahipler için hazırlanan kıymalı momo (iri mantı), yaşayan hiÇ bir varlığa zarar vermemeyi savunan, vejeteryanlığı yayan düşüncelerin kaynağını merak etmeme yol aÇtı.

 

Dönmek

Lhasa'dan sonra oldukÇa zorlu ve maceralı bir karayolu seyahati ile Nepal'e ulaştım. OldukÇa zorlu olan bu yolda yüksek geÇitlerde budist inanışındaki 5 temel maddeyi simgeleyen farklı renklerdeki bayraklar asılı. Yolcular da asırlardır süregelen bir geleneğin devamı olarak buralarda dualarını okuyorlar. Dönüş yolu üzerinde 4500m'deki donmuş Yamdrok Tso gölü, 8848m yükseklikteki Everest tepesi gibi Çok etkileyici duraklarla karşılaştım. Yolda Gyantse ve Xigatze gibi farklı şehirlerdeki hayatları ve manastırları görme şansım da oldu. Karanlık yollarda bozulan araÇlarla, yolu kapatan kayalarla, her zaman yardıma hazır insanlarla, Everest'e tırmanacak olan ekiplerle karşılaştım. Tüm bunlar Tibet'i biraz daha iyi tanımama veya tanıdığımı sanmama yol aÇtı.

Vize, Tibet Giriş ızni, Tibet seyahat izni gibi idari; soğuk, yüksek irtifa gibi doğal; yiyecek, dil gibi kültürel; yolların durumu, ısıtmanın olmaması gibi teknolojik ve fiziksel engellere, zorluklara ra?men bana da düşenDalai Lama'nın Çağrısını tekrarlamak "Gidin Tibet'i görün."

 

RüÇhan Ziya, RZiya@RuchanZiya.Com
Copyright 2001

 

Nasıl gidilir: Tibet'e iki yolla gidilebiliyor. Birincisi önce Çin'e gitmek ve Tibet için gerekli izinleri burada alarak yola Çıkmak. İkinci yol ise Nepal'de gerekli izinleri alarak ister karayolundan ister de havayolu ile Tibet'e gitmek.

 

 ARTICLE GALLERY  PHOTO GALLERY
     
 Copyright 2002 © RüÇhan Ziya
RZiya@RuchanZiya.Com